Uzmanı Anlatıyor: Cep Telefonu Neden Yatak Odasına Girmemeli?

Pandemi döneminde başlayan alışkanlıklar, hepimizi rahatsız eden “phubbing”e döndü. Yani telefonumuza o an beraber olduğumuz kişiden-ortamdan daha fazla dikkatimizi yöneltme sendromuna. Sadece seks sırasında değil uyurken de cep telefonunu yatak odasına sokmamalı.

10Haber de Zeynep Güven mutlaka okuduğum yazarlardan biri. Dün sevgili Zeynep Güven “Seks yaparken telefonu kapalı tutun” başlıklı bir yazı yazdı. Yazı, artık ‘phubbing’ adı verilen konuyu anlatıyordu.

Ben de bugüne kadar 11 baskı yapan “Online Flört, Online Romantizm” kitabımda aynı konuyu “technoference” yani “teknolojinin araya girmesi” olarak bayağı geniş ele almıştım.

Gerçekten de pandemi döneminde başlayan alışkanlıklar, hepimizi rahatsız eden “phubbing”e döndü. Yani telefonumuza o an beraber olduğumuz kişiden-ortamdan daha fazla dikkatimizi yöneltme sendromuna.

Bu sendromu ister telefon/internet bağımlılığı ister FOMO (fear of missing out- sosyal çevrede olan bitenin dışında kalma endişesi) olarak adlandırın, sosyal bağlarımıza zarar veriyor, ilişkilerimizi zayıflatıyor.


Artık aşk parmak uçlarında mı?


Hani o restoranlarda gördüğünüz, yemek gelene kadar hiç konuşmadan sosyal medya ve WhatsApp gruplarında vakit geçiren çiftlerden bahsediyorum. Dikkat, paylaşımın azalmaya başladığı, ortak konuların yerini ayrı hayatların aldığı bir ilişkinin tehlike çanları çalıyor olmasın! Aynı durum yatak odası için de geçerli. Keşke akıllı telefonlarımızı yatak odamızın dışında bırakabilsek. Sadece uyku sağlığımız için değil, kaliteli bir cinsel hayat için çok iyi olabilirdi.

Teknoloji Bağımlılığının İlişkinizi Bozmaması İçin Bu Kuralları Koyun

a. Sevgilinizle paylaşmaktan çekinmeyeceğiniz şeyler dışında onun yanında telefonunuzu kullanmayın! Zaman zaman, ilişkinizde tehlike sinyalleri veren teknoloji değil, aranızdaki güven sorunlarıdır. Sevgiliniz uzun zaman aralıkları boyunca telefonunuzda ne ile uğraştığınızı merak edebilir.

“Hangi espriye gülüyor?” “Bu kadar ilgisini çeken ne?”

Bu tip düşünceler hızla gereksiz yargılara, kıskançlıklara sebep olabilir. İlişkinizin kalitesi ve huzuru bozulabilir. Her zaman altını çizdiğim gibi burada da iletişim önem taşıyor.

Eğer Size bunları doğrudan soracak ve rahatsızlığını belirtecek kadar rahat hissediyorsa, sorun kısa zamanda çözülebilir. Ancak bu sorunları içine atıp patlayana kadar görmezden geliyorsa içsel öfkeler birikecek ve duygusal boşanma süreci başlayacaktır.

b. Tüm sosyal medya uygulamalarından bildirimleri kaldırın. Bildirimleri kaldırdığınızda, belirtilen zaman dışında uygulamayı kontrol etmek daha az cazip olur. Bildirimlerin sosyal medya paylaşımlarıyla dikkat dağıtıcı olmaması gerekmektedir. Sosyal medya uygulamalarının sayısını da azaltın. Sosyal medya uygulamalarını en fazla iki ile sınırlamaya çalışın. En fazla neşe, enerji ve cesaret getirenleri seçin.

c. Sadece gerekli, zamanında ve anlamlı olan gönderileri paylaşın. Bu ilk başta çoğu kişi için zor olsa da bir süre sonra kolaylaşıyor. Uzun vadede önemsiz olan konular hakkında şaka yapmaktan kaçının. Yüz yüze yapılan konuşmalarda, yüz ifadeleri ve ses tonu ile daha sağlıklı iletişim kurulduğundan önemli konuları sosyal medya üzerinden değil yüz yüz konuşmaya dikkat edin. Sosyal medyanın çiftler için ne anlama geldiği üzerinde konuşmak da bir o kadar önemli. Sosyal medya kullanımındaki dengeyi sağlamak, kişilerin hem romantik ilişkilerinde hem de kişilerarası ilişkilerde daha sağlıklı iletişim kurmasını sağlar. Bu da kişinin yaşamdan aldığı doyumu artırır.

d. Teknolojiyi ilişkinizi geliştirmek için kullanın, bozmak için değil. Sevgiliniz ile beraber seyretmekten zevk aldığınız favori bir TV programınız var mı? Haftalık Netflix ve rahatlama gecesi planlıyor musunuz? Ortak paylaşımlar yaptığınız bir sosyal medya hesabınız var mı? Ya da beraber ilgilendiğiniz bir konu ile alakalı katıldığınız ı bir online grubunuz? İşte bunlar ilişkinizi derinleştirmek üzere teknolojiyi kullanmanın birkaç örneği.

Şu kötü alışkanlıklardan mümkün olduğunca uzak durun:

-İşten eve döndükten hemen sonra telefonunuzu veya epostanızı kontrol etmeyin. Çiftler bir süre birbirlerini görmediklerinde (bütün gün işte olmak gibi) tekrar bir araya geldiklerinde ilişki jetlagi dediğimiz bir kopukluk hissine kapılıyor. Bu ilişki jetlaginden daha çabuk kurtulmak için
dikkatinizi tamamen eşinize verin ve teknoloji ile konsantrasyonunuzu bozmayın.

-Yemeklerde telefonunuzu kontrol etmekten vazgeçin. Büyük ihtimalle, çocukluk yıllarınızda anneniz akşam yemeğinde televizyonu kapatmanızı istiyordu. Aynı görgü kuralını telefonunuz için de uygulayın.

-Elektroniklere yatmadan bir saat öncesinden itibaren gece boyunca bakmayın. Elektronikler yatmadan hemen önce kullanıldığında, doğal sirkadiyen ritmini geciktirir ve uykuyu getiren bir hormon olan melatonin salınımını baskılar. Elektronikten yayılan mavi ışığın uykuya dalmayı zorlaştırmasının nedeni budur.

-Çift olarak teknoloji sınırlarınızı belirleyin ve bunlara uymanın sorumluluğunu alın. İlişkinizde uymak istediğiniz teknolojik sınırları eşinizle konuştunuz mu? Örneğin telefonun kullanılmadığı bir Pazar kahvaltınız var mı? Akşam 20:00 den sonra ekran sürenizi mümkün olduğunca kısıtlıyor musunuz? Eğer bu sorulara cevabınız “hayır” ise, teknolojinin ilişkinizi bozmasına izin veriyorsunuz demektir. İlişkiniziz ve cinsel hayatınızın kalitesi için bu konularda ortak karara varmak çok önemli. Örneğin gece saatlerinde, elektronikleri başka bir odaya koyun. Telefonu başka bir odada tuttuğunuzda, gecenin ortasında kalkmak daha az cazip olur. Ekrana hızlı bir bakış bile uyku düzenini bozabilir ve uykuya dalmayı zorlaştırabilir.

-Sosyal medya kullanımı olmadan da kaliteli zaman geçirmeye öncelik vermek önemli. Boş vakitlerinizde tercihinizi egzersiz, hobiler ve aktiviteden yana kullanın. Doğru kullanıldığında teknoloji ilişkinize yardımcı olsa da, ben her zaman geleneksel aktif, kaliteli vakit paylaşımlarının tarafındayım. Beraber bir açık hava yürüyüşünü her zaman için saatlerce TV seyretmenin, uyuklamanın yerine öneririm. Özellikle stresle başa çıkmak için hareket etmek çok önemli olsa da, artık telefonlar, tabletler veya TVnin bunun yerini aldığı bir zaman yaşanıyor.

-Sosyal medya ile güne başlamayın. Sosyal medyanın güne başlamasına izin vermek, başkalarının o gün ne yapılacağına karar vermesine, öncelikleri ve beklentileri belirlemesine izin vermekle aynıdır. Bunun yerine güne kişisel bir amaç, hayal, meditasyon veya günlük kaydı ile başlayın. Bu, güne taze başlamanın mükemmel bir yoludur.

-Başkalarıyla dışarı çıktığınızda telefonu sessize alın. Bir kişinin yanında olmak, mesajlaşma, yazışma veya gönderi paylaşmaya göre önceliğe sahip olmalıdır. Telefonu sessize almak, yanınızdaki kişinin önemsendiğini bilmesini sağlar.

-Sosyal medyada gönderi paylaşmak yerine bir kişiyi arayın. Artık birbirimizi
aramaz olduk.

Eşinizin telefonunu karıştırıyor musunuz?

Pew Research Center’ın araştırmasına göre, 10 kişiden 3’ü (%34’ü) habersiz olarak eşlerinin telefonunu kontrol ettiklerini itiraf ediyor.

Aslında benim için ilişkileri ilgilendiren en önemli konulardan biri yine güven meselesi. Diyelim restoranda ısmarladığınız yemeği bekliyorsunuz, veya evde bir film seyrediyorsunuz, sevgilinizin sürekli mesajlaşması veya sosyal medyada gezinmesi sizi rahatsız eder mi? Bu durumda ilk bulduğunuz fırsatta telefonu ele geçirip tam bir kontrol sağlar mısınız?

Her ne kadar araştırmalar kadınların erkeklere oranla bu gizli dedektifliği oynamaya daha yatkın olduklarını gösterse de (%42 ye %25) ben yine de buna kalkışmamanızı öneririm. Birincisi bir şey saklamak isteyen her koşulda ruhunuz dahi duymadan saklayacaktır, ikincisi bu tip bir güven eksikliği zaten ilişkinin gidişatında ters giden bir şeyler olduğunun kesin göstergesidir. Bu durumda phubbingin pek çok çift için kıskançlık ve belirsizlik taşıyan bir ortam olduğuna şaşırmıyorum. Çiftlerin yüksek oranda hem sosyal medya (10 çiftten 4ü), hem de eposta (10 çiftten 6’sı)ve akıllı telefon şifrelerini (10 çiftten 8i) paylaşmaları da anlaşılan yeterince güven ortamı sağlayamıyor.

Seks yaparken lütfen telefonu kapalı tutunuz: Şakası yok, ‘phubbing’ Türkiye’de artık bilimin konusu