Ne Çekti Kadınlar Bu Kısalardan!
Bir erkeğin kendinden emin olmamasının, başkalarına karşı saygısızca veya küçümseyici davranışlar sergilemesinin fiziksel özelliklerle tarif edildiği bir sürü kavram var. “Küçük penis enerjisi” Sharon Stone’un yeni röportajında tekrar gündeme geldi.
10 haberde yer alan bir habere göre Sharon Stone, oyunculuk yerine neden sanatla uğraştığını anlatırken “Küçük penis enerjisine daha fazla ihtiyacımız yok” açıklamasını yaptı.
66 yaşındaki Stone’a artık yeteneklerine layık roller teklif edilmiyor; bu yazıdan öğrendik ki bu nedenle günde 17 saate kadar resim yapıyormuş. Stone, sanatla ataerkil iktidara ve mahremiyetin ortadan kalkmasına karşı çıkıyor.
Her şey bir arkadaşının kayınpederi akşam yemeğinde kadıncağız yeni doğum yaptığı ve kilo vermesi gerektiği için ona pizza yememesini ve İtalyan restoranı seçmemesini tavsiye edince başlıyor. Arkadaşı çok üzülüyor ve bu olay Stone’un resimlerinden biri olan ‘It’s My Garden, Asshole’ (Burası Benim Bahçem, Pislik) tablosuna ilham kaynağı oluyor. Burada “pislik” arkadaşının kayınpederi mi, merak ediyorum tabi:)
Stone, oyunculuk hayatı boyunca canlandırdığı en ilgi çekici karakterlerin kendini erkeklerle eşit gören hırslı kadınlar olduğunu söylüyor. Şimdi de sanat yolu ile başka kadınlara da bir kapı açmayı hedefliyormuş. Bu kapıdan geçen kadınlar şu anda Berlin’de Galerie Deschler’da sergilenen ‘Please Don’t Step on the Grass’ (Lütfen Çimlere Basma) adlı tablosu ile karşılaşıyor. Stone, bu tablosu ile “küçük penis enerjisi”ne son verilmesi için daha fazla duygusal zekaya ihtiyaç olduğunu anlattığını söylüyor.
“Küçük penis enerjisi” terimi iklim aktivisti Greta Thunberg’in eski kickboksçu Andrew Tate’i twitter’da iklim tartışmasında “küçük penis enerjili” olarak etiketlemesi ile ünlendi. Bu terim erkeklerin kendini yetersiz hissetmeleri sonucu oluşan toksik ve özgüvensiz davranışlarını tanımlıyor, erkeklerin belirli bir şekilde davranması yönündeki kültürel baskıları da içeriyor.
Bu erkek enerjisinin üç temel bileşeni var. Bunlar erkek dayanıklılığı, kadın karşıtlığı ve güç. Yani erkek dediğin “fiziksel olarak güçlü, duygusuz ve saldırgan olmalı” fikri. Maço, duygularını asla göstermeyen ve başkalarının saygısını kazanabilmek için güç ve statü (sosyal ve finansal) elde etmeye çalışan erkekleri tarif ediyor. Anlaşılan bu erkekler Nazan Öncel’in ‘Erkekler de Yanar’ veya Can Bonomo’nun ‘Erkekler de Ağlar’ şarkılarını dinlemeyenler. Üstelik araştırmalara göre bu duygusuz erkekler, erkekliği risk alma ile bağdaştırıyor. Sigara içmek, aşırı içki içmek veya emniyet kemeri takmayı reddetmek gibi yüksek riskli davranışlarda bulunabiliyor. Hatta erkekliklerine laf gelmesin diye sağlık profesyonellerinden yardım istemeyebiliyor. Öyle ki “erkeklik” idealleri psikolojik destek aramanın önünde önemli bir engel oluşturuyor.
Erkeklere atfedilen sendromların fiziksel özelliklerle bağdaştırılması ilk değil. “Napolyon sendromu” ve “kısa adam sendromu” olarak da bilinen Napolyon kompleksi, kısa boylu, aşırı saldırgan veya baskıcı sosyal davranışlara sahip erkeklere atfedilen bir durum. Bu tür baskın davranışların sebebinin erkeğin fiziksel veya sosyal eksikliklerini telafi etmek olduğunu ima ediyor. Napolyon kompleksi, adını Fransızların ünlü İmparatoru Napolyon’dan alıyor. Napolyon’un boy açısından eksikliğini güç, savaş ve fetih arayışıyla telafi ettiğini varsayıyor. Üstelik imparatorun boyu aslında zamanın standartlarına göre gayet ortalama olmasına rağmen:)
Görüldüğü üzere, bir erkeğin kendinden emin olmamasının, başkalarına karşı saygısızca veya küçümseyici davranışlar sergilemesinin fiziksel özelliklerle tarif edildiği bir sürü kavram var. Genellikle erkeklerin içsel güvensizliklerini ve bu güvensizliklerin sosyal etkileşimlerde nasıl olumsuz davranışlara yol açabileceğini anlatmak için ne kadar çok çaba gösteriliyor.
Peki, “Napolyon kompleksi” ve “Küçük penis enerjisi”ni bir araya getirirsek ne olur? Yani iki kısadan bir uzun olur mu? Bir tür süper güç mü elde ederiz, yoksa mutsuz, depresif, sevgi ihtiyacı içinde kahramanlarımız mı olur? Düşünsenize, birinin şeyi birinin boyu kısa, kendinden emin olmayan iki süper kahraman, dünyayı kurtarmak için bir araya geliyor. “Kısa ama öfkeli” ve “Küçük ama kurnaz” ikilisinin maceraları, erkeklere belki de dünyayı kurtarmaktan çok, kendilerini olduğu gibi kabullenmenin ve başkalarına karşı daha anlayışlı olmanın önemini hatırlatır. Sonuçta, gerçek süper güç ne kadar yüksek zıplandığı ya da ne kadar hızlı koşulduğu değil, empati ve anlayış.