İlişkinizde Kapana mı Kısıldınız?
Modern hayatta yaşanan ilişkilerde mutsuzlukla beraber bir “kapana kısılma” hissi de olduğunu görüyorum. İlişkinizde saygı görmüyorsanız, dürüstlük yoksa, eşiniz sizi sürekli kontrolü altında tutmaya çalışıyorsa ve en önemlisi ihtiyaç duyduğunuzda desteklemiyorsa mutsuz olmanız ve kapana kısılmış hissetmeniz doğal.
İlişkide kapana kısılmak ne demek?
Sağlıklı bir ilişkide her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. Tabi ki beraber gidilen yolda zaman zaman anlaşamadığınız, tümseklerle karşılaştığınız zamanlar olabiliyor, ancak genellikle kararları birlikte alıyor, problemleri açık bir dille tartışıyor ve beraberliğinizden keyif alıyorsunuz.
Kapana kısılmış hissettiğiniz bir ilişki tamamen farklı bir hikaye. Böyle bir ilişkide eşinizle vakit geçirdikten sonra mutsuz, bitkin hissediyorsunuz. Belki onu hala seviyor olsanız da ilişki artık keyif vermemeye başlıyor.
Tam sebebini anlayamıyorsunuz, ancak sürekli küçük konular üzerine büyük tartışmalar yaşıyorsunuz. Geçmişte onu görmek için bir dakika fazla bekleyemezken, şimdi onu görme düşüncesi bile sizi ürkütebiliyor. İlişkinizde, kendinizde veya eşinizde bazen uyarıcı sinyaller alabiliyorsunuz.
Destek yoksa dikkat
Sağlıklı ilişkilerde eşler birbirlerinin hayatın tüm alanlarında başarılı olmasını istiyor. Ancak her şey bir rekabet haline dönüşüyorsa alarm zilleri çalıyor. Beraber geçirdiğiniz zamanın artık üzerinizde olumlu izler bırakmadığını hissediyorsunuz. Eşinizden motivasyon almadığınız gibi, yanınızda olacağına da emin olamıyorsunuz. Artık ihtiyaç ve ilgi alanlarınızın önemsenmediğini, sadece kendi arzuları üzerine odaklandıklarını düşünüyorsunuz. Eşiniz sürekli planlarınıza geç kalıyor hatta “unutuyor”.
Nezaket ve karşılıklı saygı yerine eleştirinin dozunu kaçırıyor musunuz? Arkadaşlarınıza veya ailenize ilişkinizden bahsederken iğneleyici bir ton kullanıyor musunuz? Örneğin eşiniz diğer odada iken söylediklerini alaycı bir şekilde tekrar ediyor musunuz? Hatta telefonlarını görmezden geliyor musunuz? Sebep sürekli tekrar eden tartışmalar ve düşmanca hisler olabiliyor. Zamanla birikmiş bıkkınlık ve kırgınlıkla küçük darboğazlar bile dayanılmaz hale geliyor. Bu konuları halının altına süpürdükçe kapana kısılma hissi artıyor.
Kıskançlık insanca bir duygu olsa da sürekli şüphe, güvensizlik ortamı yarattığında ilişkiyi sarsıyor. Eşiniz sürekli nerede olduğunuzu merak ediyorsa, mesajlara anında cevap vermediğinizde rahatsız oluyorsa ve siz cevap verene kadar tekrar tekrar mesaj atmaya devam ediyorsa bu sadece itimat sorununu işaret etmiyor, bir kontrol ihtiyacı olduğunu da açığa vuruyor.
Kendinizi nerede olduğunuz, kiminle buluştuğunuz hakkında sürekli yalan söylüyor olarak bulabiliyorsunuz. Özellikle de doğruyu söylediğinizde gösterecekleri reaksiyon sizi endişelendiriyorsa. İlişkinizin sürekli baskısı fiziksel ve zihinsel sağlığınızı bozabiliyor, perişan ve yorgun hissetmenize neden oluyor.
Kendi istek veya konfor alanınız dışında olmasına rağmen eşinizin arzuları, seçimleri ve kararlarına uymaya çalışmak çok yıpratıcı bir süreç. Örneğin bir tatil planlıyor ve size uygun zamanı soruyor. Siz de “tüm zamanlar uygun ancak sadece ayın 17 si olmasın, annemin doğum günü” cevabını veriyorsunuz. Ancak o bunu hiç duymamışçasına planınızı tam da o gün için yapıyor. Bir kavga çıkartmamak için bu konuyu uzatmayabilirsiniz. Ancak bu tip örnekler çoğaldıkça ilişki keyif olmaktan çıkıyor ve (dürüst olmak gerekirse) sevginizi sorgulamanıza sebep oluyor.
Bu sürecin en kötü tarafı bence kendinizi unutmanız. Bir zamanlar çok sevdiğiniz size zevk veren hobileri yapmaz oluyorsunuz, sağlığınız önemini kaybediyor. Ya enerjiniz kalmadığından ya da eşiniz kendinize vakit ayırmanızı onaylamadığından yaşam kalitenizi yükselten pek çok şeyden fedakarlık yapıyorsunuz. Üstelik bu problemlerden bahsetmek, aranızdaki sürtüşmeyi inanılmaz artırdığından sorunlar hakkında hiç konuşmamayı tercih ediyorsunuz.
Çoğu kişi kapana kısılmış hissettiği ilişkisinde hiç çıkış yolu olmadığını düşünüyor. Oysa bu durum değişebiliyor. Gidişatın kaderini ne mi belirliyor? Her iki tarafın da değişmeyi arzu etmesi. Yani sadece eşlerden biri daha sağlıklı bir iletişime geçmeyi arzu ediyorsa, bu değişiklik gerçekleşmiyor.
Şimdi size kitabım “Online Flört Online Romantizm – Her Seçiş bir Vazgeçiş” ten bir alıntı yapmak istiyorum:
“Diğer bir şehir efsanesi aşk ve sevginin kolay (a daha önce kolay demedik mi?) olması gerektiği üzerine. Hani “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur” misali. Gelin yine birlikte bir düşünelim:
- sizden ayrı düşünceleri ve duyguları olan,
- değişik ilgi alanları olan,
- ev işleri, cinsellik, para, din, ebeveynlik, tatil, çalışma-yaşam dengesi ve kaliteli zaman hakkında değişik beklentileri olan,
- iletişim ve kendini ifade üzerine değişik tarzı olan,
- sizin sevdiğiniz, korktuğunuz veya nefret ettiğiniz konular üzerine daha farklı reaksiyonları olan,
- yemek, seks, spor, oyun ve çalışma için sizden farklı motivasyonları olan,
- temizlik ve düzen için farklı standartları olan,
- pek de iyi anlaşamadığınız arkadaş ve akrabaları olan,
- hayat boyu sahip olduğu ama katlanamadığınız alışkanlıkları hatta gariplikleri olan biri ile uzun süreli yakın ve özel bir ilişkiyi sürdürebilmek kolay olabilir mi?”
Bu alıntı da anlatmak istediğim, ilişkiler gayret gerektiriyor. İlişkilerde doğru iletişimi kurabilmek anahtar. İlk adım olarak suçlamaktan ziyade karşı tarafı anlamayı öneriyorum. Çift olarak ilişkinizin düzelmesi için öncelikle ilişkinizin sona yaklaştığının farkında olmanız ve tekrar başlamaya istekli olmanız gerekiyor.
Her iki taraf bu noktaya gelinmesine neden olan geçmiş davranışları gözden geçirirken kendi yaptıklarının sorumluluğunu üstlenerek, kırgınlıkların kıskançlığa, birikmiş öfkelere ve hayal kırıklıklarına dönüştüğünü fark edebilirse sonuç olumlu oluyor. Sormanız gereken “Siz ve eşinizin ilişkiyi düzeltmeye niyetiniz var mı” sorusu. Niyet varsa gerisi çorap söküğü gibi geliyor.