İlişkinin En Derin Düşmanı “Hor Görmek”

Araştırmalar bir ilişkinin en derin düşmanı, hatta evliliklerin boşanmaya gitmesinin bir numaralı sebebi olarak “ hor görmeyi” gösteriyor. Bakın “Hor görmek” “Senden nefret ediyorum” değil. Çok daha beteri. Alt yazı olarak karşı tarafa verdiği mesaj: “Ben senden daha iyiyim” Nasıl ki ihanet, karşılıklı güvende çatlaklar oluşturuyorsa, hor görmek de karşılıklı saygıda çatlaklar oluşturuyor.

Yanlış mesajlar sakıncalı

İlişkilerde en dikkat etmediğimiz nokta nedir derseniz, bence bir konuda şikayet ederken karşımızdakine yanlış mesajı iletmemiz ve hor gördüğümüzü hissettirmemiz. Bunu yapmak asla tahmin edemeyeceğiniz kadar kolay. Sesimizin tonundan kelime seçimimize kadar karşımızdakini kırmanın o kadar çok yolu var ki. Özellikle karşımızdakini eleştiriyor şeklinde ifadelerimiz partnerimizin savunmaya geçmesine veya tamamen duygusal bir duvar örmesine yetiyor.

Hiç yorum yapmamak mümkün mü?

O zaman zor konuları nasıl sevgi ve ihtimamla dile getirebiliriz? Özellikle de kirli tabakları bulaşık makinesine koymasını 4 kere uyardıktan sonra halen lavaboda bırakıyorsa veya söz verdiği halde çöpü çıkartmayı sürekli unutuyorsa. Tabi ki hor gören bir tutumla yapacağımız en ufak bir yorumun büyük bir tartışmaya yol açacağını biliriz. Ama hiç bir yorum yapmamak elimizde olur mu?

Bir sonraki sefer, çöpü söz verdiği halde çıkartmayan partnerinize hatırlatma yapmadan önce bir mola verin. Bu şikayetinizi nasıl kelimelere dökeceğinizi bir düşünün. Başlayacak bir tartışmanın fırtına öncesi sessizliği yaşanıyorken en büyük destekçiniz yumuşak ve olumlu sözcüklerin gücü olacaktır.

Tartışmanın ilk üç dakikasında boşanma tehlikesi

6 yıllık uzun süreli bir araştırma bir çiftin tartışmasındaki ilk üç dakikanın boşanma/ayrılma olasılığını gösterdiğini ortaya çıkartıyor.

6 yıl boyunca takip edilen çiftlerde,

Boşanmış olanların tartışmalarına inanılmaz bir negatif yargılama ve hor görme ile başladıkları görülüyor. Peki partnerinizle şimşekler çakmadan tartışmanın sihirli bir yöntemi var mı?

Çıtkırıldım…

Haydi benim “çıtkırıldım” başlangıç olarak tanımladığım önerim nedir, önce onunla başlayalım. Ve bunun İçin gerçekten uğraşmanıza gerek var mı acaba?

Çıtkırıldım başlangıçtan anlatmak istediğim, kaygılarınız hakkında iletişim kurarken suçlamadan, hor görmeden kullanacağınız dil ile partnerinizi savunmaya geçirmeden sizi duymaya teşvik etmeniz. Burada önemli olan sadece kullandığınız sözcükler değil, sözsüz iletişimimizdir aslında.

Danışanlarıma önerdiğim 3 adım var:

İlki “ben … hissediyorum” cümlesi ile başlamaları. Bu cümleyi kullanırken buradaki boşluğu o anki hislerini ifade eden kelime ile (üzgün,kızgın,kırgın, yalnız gibi) doldurmaları.

İkincisi “…… konusunda” cümlesi ile devam etmeleri. Buradaki boşluğu sadece (önemli) sıkıntılı olan durumu tarif ederek doldurmaları. Bu tarifiniz partnerinizin karakter özelliklerinin değil, gerçekleşen durum/olayın tarifidir, unutmayın.

Üçüncü ve son adım ise “…… ihtiyacım var” cümlesi. Partnerinize neye ihtiyacınız olduğunu kesin bir dille anlatmanız gerekiyor. Burada özellikle dikkat etmeniz gereken husus ise gerçekleşmiş olan ve sizin hiç haz etmediğiniz olayın üzerinizdeki olumsuz etkilerini dillendirmek yerine gerçek ihtiyacınızı tüm samimiyetiniz ile paylaşmanız.

Başarı kafa yapınızı değiştirince geliyor

Doğru sözcükleri seçsek de, kafamızda ister istemez sürekli eleştiri yaptığımız için partnerimizle iletişimimizde, örneğin ses tonumuzla, bu eleştirilerin ortaya çıkması gayet mümkün oluyor. Çıtkırıldım ve sevecen yaklaşımımızın esas başarısı sözcükleri farklı kullandığınız zaman değil, kafa yapınızı değiştirebildiğiniz zaman ortaya çıkıyor. İşin özü, düşünce şekliniz ile partnerinizin yanlış veya eksik yaptıklarına değil de kendi his ve ihtiyaçlarınıza odaklanmaktan geçiyor. Partnerinizin sizin iç dünyanız hakkında gerçekten fikir sahibi olması her şeyi ne kadar kolaylaştırıyor şaşıracaksınız.

Teşekkür etmenin gücü

Örneğin partneriniz 3 hafta sonudur evdeki masayı vidalamadı ama tüm maçları seyredecek vakti buluyor. “Bütün hafta sonu maçları seyredecek vaktin var ama benim tek bir ricamı yerine getirmiyorsun, bu ne bencillik, sana hiç bir zaman güvenemiyorum” demek mi konuyu çözüme ulaştırır yoksa “Aşkım, biliyorum bütün hafta çok çalışıp yoruluyorsun ve hafta sonları da rahatlamaya ihtiyacın oluyor. Bu da senin hakkın. Ancak, masanın vidalanması gibi evdeki bazı yapılması gereken işler yapılmadığında kendimi önemsiz ve kırgın hissediyorum. Bugün veya yarın bu vidalamayı yapmana gerçekten ihtiyacım var. Teşekkür ederim.” demek mi?

Peki bir de duruma tersinden bakalım: Biz işi önemsemeyen taraf olalım ve partnerimiz son derece sert bir dille bizi uyarsın: “NASIL yani, kirli tabakları YİNE Mİ lavaboda bıraktın???”

Karşı tarafa sıkıntısını fark ettiğinizi hissettirin…

Karşımızdakine bu tonun hiç de yardımcı olmadığını, eksik/yanlış davranışımızın sorumluluğunu almamız için “çıtkırıldım sevecen uyarının” gerekli olduğunu anlatmamız gerekiyor. Önerim, öncelikle karşı tarafa sıkıntısını fark ettiğinizi hissettirmeniz ve sorumluluğunuzu baştan almanız. Örneğimize devam edersek: “Gerçekten bulaşıkları makineye koymadığım için ne kadar sinirlendiğinin farkındayım. Bu konuda konuşmuştuk ve ben yine unuttum. Bundan sonra sen eve gelmeden yerleştirmek için hatırlatma alarmımı kuracağım. İnşallah bir daha unutmam.” Sorumluluk alıp ilişkinizi tamire geçtiğinizde artık Siz de bu sıkıntıların nasıl bir dille ifade edilmesini istediğinizi, Size doğru gelen iletişim yöntemini belirtebilirsiniz.

Özetle hor görmeden kaçınmak için öncelikle kendimize odaklanıyoruz. Bu da özgüvenimizi kuvvetlendiriyor ve artık eleştirirken sert ve kırıcı olmaya gerek duymuyoruz. Sürekli partnerinizin eksik taraflarını düşünmek, yanlışlarını gözden geçirmek doğal olarak kızgınlık ve içerlemenin yolunu açıyor. Oysa unutmamanız gereken en önemli nokta: ilişkiyi devam ettirirken mesajınızı olumlu bir şekilde iletmek ve düzeltme yolunda adımlar atmanın sizin sorumluluğunuz olduğu.