İlişkilerde Kaybolan ve Bulunan Bagajlar
Blaise Pascal şöyle demiş:”Yüreğin bir bildiği vardır, aklın hiç haberdar olmadığı.”
Her ilişkide, partnerlerden birinin bir durum karşısında haddinden fazla reaksiyon gösterdiği, tuhaf bir an yaşanmış olduğuna eminim. Bu anlarda sizden gelen karşı atak acı tartışmalara yol açabiliyor. Bu aşırı reaksiyonun partnerimizin geçmişinden bir hayalet, (şu ana kadar konuşmadığımız veya anlamlandıramadığımız) olduğunu anlayamıyoruz.
Geçmiş korkuları ilişkiye taşıyoruz
Düşünün ki, uçaktan indiniz ve bagajınızın kaybolduğunu fark ettiniz. Aylar sonra bu bagaj içindeki tüm yükle tekrar size dönüyor. Görünüşe göre, başka bir insanla hayatı paylaşmanın başarısı, bir kayıp bagaj dolusu geçmiş korku ve gerginliklerin yaşamda kilometrelerce yol kat ederek bugüne ulaşıp, tüm davranışlarımıza yansıdığını anlayabilmekten geçiyor.
Örneğin bir erkek moda dergisinin sayfalarına göz atarken, partnerinize yeni bir jean veya t-shirt ile gardrobuna renk katma önerisinde bulunuyorsunuz. Karşılığında partneriniz son derece tedirgin bir şekilde hiç zamanının olmadığı, parasını bu gibi “saçmalıklara“ harcayamayacağı, zaten bir sürü kıyafeti olduğu yanıtı ile tüm enerjinizi düşürebiliyor.
Sanki yaptığınız gayet mantıklı öneri karşısında Size savaş ilan edilmiş gibi hissedebiliyorsunuz. Daha başka bir çok günlük olayda olduğu gibi partnerinizin “bir parça takıntılı “ biri olduğunu sonucunu çıkarıyorsunuz.
İlişkide beklenmedik tepkiler
Aslında hepimiz zaman zaman, o anki durumun hiç de gerektirmediği ölçüde zıvanadan çıkabiliyoruz. Çok sevdiğimiz biri bir aylığına ayrılırken bizi ne kadar özleyeceğini söyleyip sarılmaya çalıştığında, üzüntü ve özlemle sarılmak yerine duygusuz bir şekilde geri çekilip hava durumundan bahsetttiğimiz hiç olmadı mı?Veya işten eve dönüp mutfağı biraz dağınık bulduğumuzda partnerimize onunla yaşamanın imkansız olduğunu haykırdığımız?
Bütün bu davranışları sadece o anı, şimdiyi, göz önüne alarak değerlendirirsek gerçekten anlamsız bulmak mümkün. Oysa, aslında bu tepkiler geçmişte, yüksek ihtimalle çocukluğumuzda yaşadığımız ve başa çıkma olgunluğunda ve tecrübesinde olmadığımız bir tehdidin eski savunma mekanizmaları.
Kaybolan bagaj bulunuyor
Henüz kontrol mekanizmamız işlemeye başlamamışken bizi etkileyen bu durumlar bizi üzgün, sinirli, düşmanca duygularla baş başa bırakabiliyor. Böylece hayat ne zaman benzer bir olayı karşımıza çıkartırsa aynı duyguları naklediyoruz. Evet, kaybolan bagaj tekrar bulunuyor.
Yukarıdaki örneklerimize bir de bu açıdan bakalım. Yurtdışında çalışmak için bizi sık sık yalnız bırakan bir ebeveyn için üzüntü ve özlem hissetmemek için kendimizi kapatmayı daha çocuk yaşlarda öğrenmiş olabiliyoruz. Güven duymadığımız, dengesiz bir ev halini aşırı düzenli bir oda ile kontrol etmeye çalışmayı da. Şu anda bile minik bir dağınıklık bize her şeyin kontrolden çıktığı hissini yaşatabiliyor.
Duyguların bu devri bilinç dışında gelişiyor. İşte bu nedenle anlamlandırılması güç oluyor. Partnerimiz bizi “deli taraflarımızla ama zaaflarımıza rağmen “ seviyor. İmkan olsa ve keşke o anı dondurarak onları zamanda yolculukla dengesiz çocukluk yaşantımıza, seyahatlerde bizi terk edilmiş ebeveynimize, moda fanatiği annemize döndürebilsek.
Peki ne yapmalı?
Kayıp bagajlar maalesef tekrar geldiklerini haber vermiyor. Ancak, ilişkiler için olgunluk ve nezaketle bu bagajların varlığını bilmek ve kabullenmek şart. Her zaman söylediğim gibi, davranışlardan ziyade alt yazılara odaklanmak gerekiyor. Özellikle de hangi davranışların bu ani tepkileri getirdiğini fark edebilmek büyük değişiklik yaratıyor. Tabi ki olumlu ve açık bir iletişim en önemlisi. Unutmayın doğru veya yanlış değil, iki ayrı bakış açınız bulunuyor. Zamanla işte bu farkındalıkla bagajınızı açabiliyor, bilinç dışınızın ihtiyacı olan anlayışı ve teslimiyeti ilişkinizde buluyorsunuz. Hikayeyi değiştirmek mümkün.