Cinselliğin Adaleti Adına!
Anne Hathaway yeni filmi ‘Sen İhtimali’nde yepyeni bir 40 yaş kadınını temsil ediyor. Evde ve iş yerinde söz sahibi olmak ona yetmiyor, artık cinsel hayatında da “adalet” istiyor ve onu iyi hissettiren her ne ise onun peşinden gidiyor.
Bir dönem daha kapandı ve bebek yüzlü Anne Hathaway de sonunda cinselliği ile öne çıktı. Hathaway, aynı adlı kitaptan uyarlanan romantik bir film olan ‘The Idea Of You’da (Sen İhtimali) 40 yaşında boşanmış bir kadını canlandırıyor. Film, Anne’in canlandırdığı bekar bir anne ile Nicholas Galitzine’in canlandırdığı “gezegendeki en ateşli erkek grubunun 24 yaşındaki şarkıcısı” arasındaki ilişkiyi konu alıyor. Dikkat edin, boşanmış 40 yaşında bir kadın ve 24 yaşında ünlü, çekici, bir erkek!
Hathaway Vanity Fair’e bu rolle ilgili “kadınların zevkinden zevk alan bir hikaye” olduğunu, sağlıklı, cinsel, çoklu orgazmlardan hoşlanan bir kadını oynadığını söylemiş.
Anlayacağınız ‘The Princess Diaries’de (Acemi Prenses) henüz güzelliğini keşfedememiş acemi prenses rolünden, ‘The Devil Wears Prada’nın (Şeytan Marka Giyer) giyim kuşamdan anlamayan kendi halindeki Andrea’sına, ‘Les Misérables’ (Sefiller) ce Interstellar’daki (Yıldızlararası) karakterlerine cinsel çekiciliği ön plana çıkarmayan Hathaway en sonunda 40 yaşında bir kadın rolünde kendinden 16 yaş küçük bir erkekle romantizm ve cinsellik yaşıyor.
Bugüne kadar Hollywood filmlerinde bir kadın başrolde ciddiye alınmak istiyorsa çok kısa etek giymemeli ama cana yakın ve sevimli olmalıydı. Bazen de basbayağı çirkin! Sofia Vergara, Netflix’in son biyografik suç dizisinde Kolombiyalı uyuşturucu baronu Griselda Blanco’yu canlandırmak için saatlerce çirkinleştirildi. Charlize Theron En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülünü ancak “Monster” filminde kendine benzemeyecek kadar çirkinleşince aldı. Cinselliği ön plana çıkaran roller bir kadının hafif bir oyuncu olarak görülmesi ve dramatik başrolleri kaçırması anlamına geliyordu.
Toplum da Hollywood’u yansıtmıyor mu? Dolayısıyla toplumdan kendini soyutlaması zor olan kadın milletinin, cinsel arzularına göre davranmaktan, hatta bu arzuları kabullenmekten bile aciz olması normal değil mi? Kadınların yarısının cinsel işlev bozukluğu yaşıyormuş gibi hissetmesi cidden korkutucu bir istatistik. Belki de artık kadınların bu çelişen standartları dinlemek yerine kendi içgüdülerini dinlemelerinin zamanı geldi. Hathaway’in yeni kimliği de bunun önemli göstergesi.
Kadınların cinselliklerinden utanmadıkları, aksine cinselliklerini keşfetmek ve ifade etmekten, cinsel fanteziler kurmaktan memnuniyetlerini ilan ettikleri (bayağı bağıra çağıra) bir dönem yaşıyoruz. Birçok kadının evliliğinin bittiği, bekar ve çocuklu olarak birdenbire 30’lu yaşlarının sonunda, 40’lı hatta 50’li yaşlarının başında oldukları bir dönem bu. Türkiye’de sağdan, soldan muhafazakar, dindar bekar annelerin yükselişte olduğunu araştırmalar ortaya koyuyor. Bu kadınlar “Bir dakika, şimdi benim zamanım geldi” diyerek kendilerine (özür dilemeden) bencil davranma izni veriyorlar. Kendilerini ihtiyaçları ve arzuları olan bir insan olarak kabul edebiliyorlar. Artık kadınlar 40 yaş sonrası rafa kaldırılacak bir konserve ürün değiller. Özellikle ekonomik bağımsızlıkları varsa, hala bir seks hayatlarının olabileceğinin, dışarda denemeler yapabileceklerinin, keşfedebileceklerinin ve flört edebileceklerinin farkındalar.
Hatta Birleşik Krallık’ın en büyük kadın seks hareketi topluluklarından birinin kurucusu Emma Sayle’e göre, “Yeni nesil, cinsel açıdan maceraperest orta yaşlı kadınlar” her türlü fanteziyi utanmadan keşfetme peşindeler.
“Gücü Yeniden Tanımlamak ve Zevk’te Devrim Yaratmak” sloganı ile ‘Killing Kittens’ grubunu kuran Sayle, geçmişte tamamı kızlardan oluşan bir yatılı okula gitmiş ve çocukluğunun bir bölümünü Orta Doğu’da geçirmiş. 18 yıl önce Killing Kittens’ı cinsel eşitsizlik konusundaki derin adaletsizlik duygusu nedeniyle kuruyor. Kendisinin de yaşamak istediği, arzuları nedeni ile utanç ya da suçluluk hissetmediği bir dünya bu. Killing Kittens’in şatafatlı, erotik seks partilerinde kadınlar “işi çeviren” olarak yer alıyor; bu toplantılara erkeklerin kadınsız katılmalarına izin verilmiyor ve eğlence başladığında ilk adımı yalnızca kadınlar atabiliyor.
Hareketin internet sitesine bakılırsa kadınlara ister canlı etkinliklerde, ister gelişen çevrimiçi sosyal ağın bir parçası olarak gerçek cinsel benliklerini keşfetme ve onurlandırma güveni sunuluyor. Kadınlar görünüşe göre zar zor kazandıkları paralarını Killing Kittens partilerine ayırmaya da hazır; örneğin “İtalya’nın yüzen şehri Venedik’te en iyi erotik maskeli balo deneyimini” vaat eden Venedik Karnavalı Balosu’na biletler 175 euro’dan satılıyor.
Peki günümüz dünyasında erkeklere ve kadınlara gerçekten neler oluyor? Aralarındaki ilişki dinamiği hâlâ dengeli mi, yoksa kadınlar yeni “erkekler” mi oluyor? Günümüz kadınları kendilerine güveniyor, ve genellikle hayattan sadece evi temizlemek ve yemek pişirmekten daha fazlasını istiyor. Artık birçok kadın yaşamlarının tam ortasında denilen yerde yeni baştan bir hayat kurarken, farklı bir ilişki manifestosu benimsiyorlar. Hayatta ve ilişkilerde kontrol kendilerinde.
Bizde durum farklı mı? Artık kadınlarımız sözde güzellik eksikliğinden dolayı umutsuzluğa kapılmak yerine estetik cerrahinin nimetlerinden faydalanıyor, tüm yeni diyet trendlerini takip ediyorlar. Şıkır şıkır giyinip gece kulüplerinde, en şık akşam yemeklerinde büyük kadın grupları olarak boy gösteriyorlar. Deneyimlerini her türlü yargılamadan uzak bir ortamda paylaşma, kendilerini güçlü ve ilham verici hissetmelerine yardımcı oluyor. Arkadaşları ile seks hakkında konuşmak sadece içlerini dökmelerini sağlamıyor, aynı zamanda yeni şeyler öğretiyor, seksin ve arzuların normalleşmesine yardımcı oluyor.
Artık kadınlar cinsellikte eşleriyle eşit olmak istiyor. Kimin cinsel davranışta bulunmaya hakkı olduğunu, kimin bundan zevk almaya hakkı olduğunu ve her bir eşin “yeterince iyi “yi nasıl tanımladığını sorguluyor. Bu haklar şu ana kadar hep erkeklerdeydi, zaten kadınlar da cinsel deneyimlerini eşlerinin (partnerlerinin) memnuniyet düzeyine göre değerlendirme eğilimindeydi. Birçok kadın erkek iyi vakit geçirdiyse kendini de iyi vakit geçirmiş sayıyordu. Oysa şimdi bir nevi “mahremiyette adalet” arayışındalar.
Anna Hathaway bu rolü kabul etmekte haklı. Yepyeni bir 40 yaş kadınını temsil ediyor. Bu kadına evde ve iş yerinde söz sahibi olmak ve eşitlikçi muamele beklemek yetmiyor. Artık özel hayatında da “adalet” talep ediyor. Bir ilişkisi mi olduğu yoksa mutlu bir şekilde bekar mı olduğu önemli değil. En önemli şey kendini kabul ediyor ve onu iyi hissettiren şeyi arıyor.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim bizde tabi kadın erkek ilişkilerinde adaleti sadece istediği TV dizisini izlemek sanan kadın sayısının oldukça fazla olduğu da bir gerçek! En azından burada bir eşitlik sağlandı gibi. Diğeri için bu kesimde bir elli yıla daha ihtiyaç duyulacak gibi görünüyor!