2024’te Hedef Uzayda Seks
Elon Musk’ın şirketi SpaceX Starship’i fırlattığı (hatta Ali Şen’in oğlu Adnan Şen ve gelini Begüm Şen de bu tarihi olayı seyretmek üzere oradaydılar) maalesef ikinci deneme de alevler içinde sona erdi.
Ancak bu başarısızlık uzayda yaşamı, özellikle de benim gibi yedi yaşından beri ciddi bir Star Wars hayranıysanız, düşünmemize engel değil. Elon Musk ve Jeff Bezos gibi milyarderlerin öncülük ettiği gelişen yeni endüstri sayesinde, bir zamanlar imkansız gözüken Mars, Venüs şehirlerine ve devasa uzay istasyonlarına dair hayaller artık daha olabilir gibi görünüyor.
Ancak Mars, Ay veya Venüs’te yeni taptaze bir yaşam bizi bekliyorsa bambaşka sorunlar da beraberinde geliyor. Mesela uzayda ilişkiler ve özellikle cinsel yaşam nasıl olacak?
Araştırmacılar son yıllarda uzayda cinsel isteğin oluştuğunu doğruluyor. Ancak doğruyu söylemek gerekirse, istek olsa bile değişik yer çekimi koşullarında seks biraz zor gelebilir.
Kelly ve Zach Weinersmith’in ‘Mars’ta Bir Şehir: Uzaya Yerleşebilir miyiz, Yerleşmeli miyiz ve Bunu Gerçekten Düşündük mü’ adlı kitaplarında belirttikleri gibi, Dünya’nın yerçekiminin sağladığı tanıdık referans çerçevesi olmadan, “üst” ve “alt” gibi kavramların fiziksel anlamı olmuyor. Mesela dengesiz bir dürtme sizi eşit ve zıt momentumla geriye doğru uçurabiliyor. Bunun istenmediğini varsayarak:) insanları zıt bir şekilde uçmasınlar diye bir arada tutan bir şey gerekiyor. Mühendis ve fütürist Dr. Thomas Heppenheimer bir “bekaret kemeri” ne benzeyen kemerin iki ucundan çiftin birbirine bağlı kaldığı bir mekanizmayı öneriyor. Uzay Turizmi Derneği’nin eski başkan yardımcısı Samuel Coniglio tarafından ortaya atılan bir başka konsept de “sarılma tüneli”. Bu bir katlanabilir sıfır yerçekimi aşk yuvası, bir pencereye asılacak şekilde tasarlanmış, içeri geçip Dünya’yı seyrederken sarılabiliyorsunuz:) Uzayda balayı planlayanlar için videosunu buraya bırakıyorum:)
Ama işler sarılma tünelleri ile bitmiyor ki. Eğer amaç Mars’ta sürekliliği olan bir yerleşimse, cinsel ilişkinin verimli olması, gebe kalınması ve sağlıklı bir doğum gerekiyor. Bu mümkün mü? Bilim insanları henüz buna yanıt veremiyor. Acaba ChatGPT ye bu soruların cevabını danıştılar mı, merak etmemek elde değil:) Ben sordum cevap veremedi, hakikaten insan bilgisinin yetmediği yerde Yapay Zeka’da kifayetsiz kalıyor:)
Zaten artık her konuda Yapay Zeka’dan çözüm bekler olduk. Bu da bizi 2024’ün diğer bir hedefine getiriyor. Koku tasarımı artık vücudumuzun salgıladığı aşk kokusu feromonları parfümlere katabiliyor. Parfüm yapmak antik Yunan’a kadar uzanan bir sanat, ancak günümüz parfümcüleri bize en çok hitap edecek kokuları geliştirmek için burunlarının yerine yapay zekaya yöneliyorlar.
Parfümler artık nörosent (neuroscent-sinirsel koku) olarak bilinen bileşenler kullanılarak duygusal tepkileri tetikleyecek şekilde tasarlanabiliyor. “Nörosent” terimi, parfümlerin duygusal tepkileri tetiklemek için kullanılan nörolojik etkileri olan bileşenlerle tasarlandığı anlamına geliyor.
Düşünün, bazı bileşenlerle koku duyusunu etkileyerek beyinde duygusal tepkiler uyandırılıyor. Bu, kişilerde farklı duygusal durumları tetikleyebilen parfümlerin geliştirilebileceği anlamına geliyor. Kokuların coşku, arzu gibi farklı olumlu duyguları uyandırdığı biyometrik ölçümlerle gösteriliyor.
Lizbon’daki Biyofizik ve Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde araştırmacı olan Hugo Ferreira, beyin aktivitesini ve parfümlere verilen tepkileri haritalandırarak bir nörosent veritabanı oluşturuyor. Koku alma duyusunun büyüleyici olduğunu söylüyor. Görme ve işitme duyularıyla sevdiğiniz birinin yüzünü ya da en sevdiğiniz melodiyi hayal edebiliyorsunuz. Bir koku ise bir sürü duygu ve anıyı birden tetikleyebiliyor.
Birçok güzellik markası, tüketicilerin kendilerini iyi hissetmelerini sağladığı kanıtlanmış kokular yaratma olanaklarının büyük olması nedeniyle nörosent araştırma ve teknolojisine yatırım yapıyor.
L’Oréal, bir koku seçimi “deneyimi” yaratmak için nöroteknoloji şirketi Emotiv ile ortaklık kurdu. 2023 yılı boyunca, dünya çapındaki belirli Yves Saint Laurent mağazalarında alışveriş yapanlar, hangi kokuların kendilerine çekici geldiğini keşfettiler. Moda ve koku şirketi Puig, Paco Rabanne’ın Phantom kolonyasını geliştirmek için 18-35 yaş arası erkeklerden 45 milyon beyin okuması aldığını ve araştırma sonucunda formüle lavanta ve limon eklediğini söylüyor. Givenchy Irresistible eau de parfum – 20 yıldır en çok satanlar listesinde yer alan Very Irresistible serisinin en son yinelemesi – biyometrik araştırmalardan sonra seçilen ‘anti-morose’ olarak adlandırılan bir gül özü içeriyor.
Diğer taraftan niş parfümcüler ultra kişisel formüller yaratıyor. Güney Koreli şirket Amorepacific’in bir “banyo robotu” tarafından gerçek zamanlı biyolojik veriler kullanılarak oluşturulan kişiselleştirilmiş banyo bombası ne yazık ki uluslararası olarak mevcut değil, ancak Hollanda merkezli algoritmik bir parfümeri olan EveryHuman, bir anket ve algoritmalar kullanarak birkaç dakika içinde benzersiz kokular üretiyor. Şirket bu ay oda kokusuna da el attı ve şimdi Londra’daki Moooi mobilya mağazasını ziyaret edenler Willy Wonka benzeri makinelerini çalışırken izleyebiliyor.
Bu sene Yapay Zeka ve parfüm işbirliğini ilk defa Refik Anadol’un Dior ile ortak çalışmasında izledim. ‘Unsupervised’ adlı eserinin 2022 yılında MoMA tarafından sipariş edilmesiyle ön plana çıkan Anadol, yakın zamanda piyasaya çıkan L’Or de J’adore kokusundan esinlenerek (parfümün bileşiminden veriler aldı) ve yapay zekayı kullanarak görsel olarak büyüleyici bir dijital eser yarattı.
Benim büyülendiğim nokta, bu çalışmaları takiben yapay zekanın aşk hayatımıza getirdiği değişikliklerin kokulara kadar sıçrıyor olması. Online ilişkiler, flört uygulamaları derken 2024 yılının hangi yapay zeka sihirlerini bize sunacağını ve aşkı nasıl değiştireceğini merakla bekliyorum. Tabii ki bir de Mustafa Topaloğlu’ndan uzayda seks şarkısı gelirse tam olacak.